“Geç kalan sevgi” ya da 80’lere yolculuk
Robert De Niro’nun oynadığı bir filminden daha iyi ne olabilir diye sorarsanız ben size söyleyeyim: genç Robert De Niro’nun oynadığı bir film! Bugün size bir film tavsiyesinde bulunmak istiyorum: 1984 yılında vizyona giren “Geç kalan sevgi”. Bu filmde Robert De Niro, çok sevdiğim aktris Meryl Streep ile oynuyor.
Kurgu
Filmin konusu aslında çok banal. Frank ve Molly Noel’den önce bir kitapçıda komik bir şekilde karşılaşıyorlar. Daha sonra aynı treni kullandıkları ortaya çıkıyor. Frank evli ve iki çocuğu var. O çok neşeli ve cana yakın biri. Ve Molly onunla birlikteyken kendini çok iyi hissediyor. Molly’nin kocası ise çok sıkıcı biri…
Daha sonra Molly ve Frank bir lokantada öğle yemeği için buluşuyorlar. Sonra da birbirlerine deli gibi aşık oluyorlar…
Oyuncuların performansı muhteşem. Bütün bu durumun verdiği utancı ve buna rağmen birbirlerini görme arzusunu öyle gerçekçi gösteriyorlar ki!
Robert De Niro’nun romantik filmlerde neden bu kadar az oynadığını gerçekten anlayamıyorum ve bu durumu protesto ediyorum!
Rober De Niro, “Geç kalan sevgi” filminde yasak aşkı yaşayan mahçup ve şaşkın aile babasını oynayarak deha oyunculuk yeteneğini bir kez daha kanıtladı.
Filmdeki giyim stili
Filmin harika olmasının yanı sıra bu film zaman makinesi gibi bizi 80’lere taşıyor. Meryl Streep ve arkadaşının üzerinde o dönemin kıyafetlerini görüyoruz: oversize ceketler, vatkalı bluzlar, salaş örgü hırkalar, pardösüler ve midi etekler.
Filmin başında Molly’nin üstünde bu harika desenli kazağı görüyoruz.
Annem bana benzerini örer diye ona bu görseli yolladım. Bakalım ne diyecek…
Kazağın üstüne Molly iri omuzlu bir palto giymiş.
Bu tarz paltoları biraz abartılı bir biçimde çok yakında podyumlarda gördük. Soldaki palto Balenciaga moda evinin 2019-2020 Sonbahar-Kış koleksiyonundandır. Modanın ufak tefek değişikliklerle hep tekrarlandığını görebilmeniz için bu iki paltoyu yan yana koydum.
Molly’nin arkadaşına bakarsak üstünde 80’lerden geri dönüp podyumları birkaç sezondur terk etmeyen dışarı sarkan omuzları görebiliyoruz.
Bu trend geçen ve bu senenin koleksiyonlarında eksik olmadı.
Isabel Marant Etro
Ben de bu trendi es geçemezdim…
Ya bu? Bu fevkalade kombine bakar mısınız? Kocaman zeytin yeşili ceket, aynı renkte kemer, oversize somon rengi bluz ve bol paçalı pensli pantolon. Bence Molly bu parçalarla bugün de çok güncel ve tarz görünürdü.
Bu da tam boydan fotoğraf:
Bu ekose ceketi de çok beğendim. Buna çok benzer bir şey ikinci el kıyafet uygulamasında buldum ve almayı düşünüyorum.
80’ler modasını çok severim. Her şey oversize, rahat, vücut hareketlerine engel olmayan. Oversize’a zaten bayılırım, iyi ki geri döndü. Molly’nin neredeyse bütün kıyafetleri oversize. Molly’nin Frank ile ilk randevuya gideceği zaman kombin yaptığı sahneyi çok sevdim. Bu sahneyi izlerken gözüm bayram ediyor.
Molly dolabından sırayla bir sürü parça çıkarıp onları üstüne deniyor. Hiçbiri hoşuna gitmiyor ama ben hepsini çok beğendim.
Seçtiği kombin ise bu:
Bu kemeri çok beğeniyorum. Filmde Molly onu birkaç kere giyiyor. Molly’nin aynı parçaları farklı kombinlerde kullanması çok hoşuma gidiyor. Molly bir film karakteri olmasına rağmen temel parçalardan oluşan normal insan gardırobu var.
Molly’nin birçok kombinini broşla süslediğini görebiliyoruz. Broşları kendim çok sevdiğim için Molly’nin bu alışkanlığını takdir ettim.
Ve aşağıda ilk randevu kombinini görebilirsiniz. Mavi topuksuz stiletto, geniş bir etek, doğal içerikli kumaşlar. Her şey çok sade ama aynı zamanda büyük zevk ile kombinlenmiş. Molly’nin karakterini kıyafetinden anlayabiliyoruz. Sade, kibar, dürüst…
Molly hem kıyafet tercihlerinde hem karakter olarak arkadaşından çok farklı. Gerçi arkadaşını da çok beğeniyorum: maceracı, moda düşkünü, kadınsı, gergin bir tel gibi. “Geç kalan sevgi” filminin kostüm şefi Richard Bruno bu iki arkadaşın karakterlerini kıyafet kullanarak çok iyi gösterdi.
Bu arada Molly’nin bu kombinine de bayılıyorum. Ve yine trend! Arleken deseni hakkında yakında yazmıştım. Şu anda en güncel desenlerden bir tanesi. Hasır çanta da çok tarz görünüyor. Molly bugün bu haliyle New York’ta gezmeye çıksa moda fotoğrafçıları onu kaçırmazdı.
Bu hasır çantayı Molly çok kullanıyor. Filmin başında kış mevsiminde bile bu çantayı omzunda görebiliyoruz. Bu çok hoşuma gitti.
Bu sahnede Frank ile ilk defa öğle yemeğine gidiyorlar:
Bu fotoğrafta ise tren istasyonunda birlikte kahve içiyorlar. Mollly’nin üstündeki parçalar öyle hafif, konforlu ve rahat görünüyor ki! Sıradışı bir şey yok: hepsi çok pratik temel parçalar. Ama ortaya çıkan kombin çok zarif. Aksesuarlar da çok ayarında kullanılmış: ufak bir broş, kol saati, incecik neredeyse şeffaf yazlık bir şal…
O zamanın saç modeli:
Bu fotoğrafla da Molly’nin saçını daha ayrıntılı göstermek istiyorum. Bir de yakaya dikkat eder misiniz? Son birkaç sezondur bu yakaları podyumlarda çok görüyoruz.
Victoria Beckham Michaek Kors Tory Burch Victoria BeckhamB
Molly’nin bu elbiseyi giyme sebebine üzülsem de elbiseyi çok beğendim… desenli kıyafetleri seven biri olarak. Bu elbise Molly’nin genel tarzıyla zıtlaşıyor bence. Gardırobunda bu elbisenin ne işi var anlayamadım. O benim gardırobumda olmalıydı… 🙂 Öyle ya da böyle elbise Molly’ye çok yakışmış, özellikle saçlarını bu şekilde toplayınca.
Filmin sonunda Molly’nin nasıl göründüğüne ba-yı-lı-yo-rum. Noel temalı broş ve kürk manto adeta bayram havası yaratıyor. Molly bu broşu filmin başında paltosuna takmıştı. Broşun hırka ile uyumunu çok beğeniyorum. Balıkçı yaka kazak ise Molly’nin mermer gibi cildinin güzelliğini vurguluyor.
Broşu biraz iri göstermek istiyorum: Noel çelengi şeklinde.
Ve tabi ki bu kadının fotoğrafını paylaşmasam olmaz. Frank ondan eşine hediye alıyor. Bu kadının tipini çok ilginç buldum, ayrıca mor bluzunun üstündeki kocaman kırmızı broşu çok sevdim.
De Niro’nun üstünde 80’lerin efsanevi pardösü modeli. De Niro’ya bayılırım…
Filmde iç mimari
Bu filmle adeta 80’lere dalıyorsun: şehir, insanlar, moda, evlerin dekorasyonu… 80’leri seviyorsanız bu filmi mutlaka izlemelisiniz. Filmlerdeki (özellikle Amerikan filmlerindeki) evlerin iç mimarisini incelemeye bayılırım. Bu sebepten dolayı size birazcık filmin iç mimarisini göstermeden duramayacağım sanırım. Önce Molly’lerin Noel için süslenmiş salonunu göstermek istiyorum. Ahşap kenarlı koltukları dönemin trend mobilya. Her şey çok derli toplu… malum çocukları yok 🙂
Frank’in evi biraz dağınık. Yılbaşı ağacı ise çocuklu bir ailenin tipik yılbaşı ağacıdır 🙂 süsler gelişi güzel asılmış. Bizim de ağacımız böyle 🙂
Frank’in eşi süs bitkileriyle uğraşıyor. Ve aynı benim gibi mutfakta bir sürü çiçeği var. Çok beğendiğim bir şey daha var: lavabo pencerenin önünde bulunuyor (benim hayalim). Pencerede çok güzel şal desenli perde asılı.
Masanın üzerinde duran renkli cam avize beni benden aldı.
Molly’nin de bitkileri var. Çalışma alanına hayranım. Masa pencerenin önünde duruyor, yukarıdan bitkiler sarkıyor, bir sürü küçük eşya, not, kalemler, kupa, masa lambası…
Akşam saatlerinde mutfaktan bakış. Mutfakta ada tezgah… Molly’nin ev kıyafetine dikkat: oversize kot gömlek ve kot pantolon.
Burada ise Molly babasının evinde mavi Çin desenli fincanlara kahve dolduruyor.
Bu tarz mutak eşyalarını ben de severim onun için bu fincalar hemen gözüme çarptı.
Peki siz de benim gibi Amerikan filmlerindeki evlerde çok fazla lamba olduğunu farkettiniz mi? Değişik lambaderler, aplikler ve gece lambaları evin her yerinde. Çok ta zevkli ve kibar bir şekilde yerleştiriliyorlar. Molly’nin kahve içtiği odaya bakar mısınız? Bir sürü lamba var.
Ya Molly’nin yatak odasındaki bu harika ötesi gece lambası?
Böyle Amerikan filmlerini izleye izleye bu Amerikan özelliğine çok özendim ve paraya kıyıp ben de kendi evime bir gece lambası aldım. Onu salona koyduk. Akşam olunca açıyoruz. Çok güzel yumuşak bir ışık vererek salonumuzda rahat ve sıcak bir ortam yaratıyor. En azından bana öyle geliyor 🙂 Ama eşime sorarsanız pek bir değişiklik farketmiyorum der kesin 🙂 işte benim cicim:
“Geç kalan sevgi”yi izlerken iç mimari ve moda dışında 80’lerin New York görüntülerinin de tadını çıkarıyoruz. Gökdelenlerden açılan manzaralar, lokantalar, sokaklar, mağazalar, tren istasyonları… New York’a henüz gitme şansım olmadı ama New York hakkında filmleri çok severim.
80’leri, Robert De Niro’yu ve Meryl Streep’i seviyorsanız bu filmi mutlaka izlemelisiniz. İyi seyirler ♥